28 Kasım 2009 Cumartesi

110 dakikada insana ‘bir ömür’ armağan eden film: Pandora’nın Kutusu

Alzheimar’lı bir anneanne, sorunlu evlatlar ve en sorunlu torunun oluşturduğu bir hikaye ne kadar etkileyici olabilir sorusuna Pandora’nın Kutusu ‘gece uyutmayacak kadar’ cevabını veriyor.

‘Obsesif’ derecede takipçi, sorumsuzca davranan oğlunun davranışlarını, oğlunun msn konuşmalarından bulduklarıyla önleyeceğini düşünecek kadar kontrol delisi Nesrin’in (Derya Alabora) annesini hastaneye yatırması önerisi yapıldığında kardeşine verdiği cevap çok enteresan; ‘Annesine bakamadı diyecekler’. Kız kardeşinin sorduğu ‘kim diyecek?’ sorusu daha bir manidar çünkü zaten birbirlerinden başka kimseleri yok; dahası hiçbirinin annelerini anlamaya niyeti de yok, evin en sorunlu küçük çocuğu Murat hariç.

Murat’ın anneannesiyle film boyunca yaptığı içsel yolculuk filmin en can alıcı bölümü belki de. Çünkü insan Murat’ın anneannesiyle balık yediği sahne için yaşayabilir, çünkü bazen hiç düşünmediğiniz bir insan size yalnızlığınızı en güzel şekilde unutturabilir. Anneannesiyle vapurda giderken yaşlı kadının etrafına bakıp konuşan/ gülüşen insanları görüp Murat’a dönmesi ve ‘senin kimsen yok mu?’ demesi sizin bile boğazınızı düğümlerken, Murat’ı yerle bir edebilir.

Hangi oyuncuya daha ne söylenebilir? Alzheimar’lı anneanne rolündeki Tsilla Chelton’ı gördükçe oyunculuğun yaşı olmadığı bir kez daha hatırlanır, Derya Alabora ağladıkça, sizin de içinizde fırtınalar kopar, sevgilisinin sadece ‘sevişmek’ için aradığı kız kardeş rolündeki Güzin yani Övül Avrıkan sinirlenip arabadan indiğinde siz de onunla birlikte şehrin sokaklarında kaybolmuş hissedersiniz kendinizi. Ama en çok en çok alkış bence Onur Ünsal’a gitmeli, çünkü her oyuncunun altından kalkamayacağı birçok farklı rolün altından son derece başarılı bir şekilde kalkıyor genç oyuncu. Şansın yanında olduğu aşikar ama son zamanlarda beyazperdede izlediğim ve izlemeye doyamadığım en yetenekli oyuncu olduğu da su görtürmez bir gerçek. Murat rolünde Tsila Chelton’la beraber oynadığı sahnelerde, filmin finalinde yine harikalar yaratıyor Ünsal ve tebriği sahiden hak ediyor.

Ne yazık ki Türk filmlerine olan korkunç önyargı (komedi olanlar hariç) yüzünden çoğu Türk filmi vizyonda ‘çırpındığı’ 2-3 haftada silinip gidiyor oysaki Türk sineması bize ‘Pandora’nın Kutusu’ gibi filmler de armağan edebiliyor.


Son olarak ekşi sözlükte filmle ilgili olarak yapılmış en yerinde yorumlardan biri:

‘şimdi ben buraya oyuncuların hepsi mükemmeldi diye yazacak olurum, e zaten yazılmış. filmin konusu üzerine kelimelerden paragraf oluşturmaya çalışırım, en güzelleri yazılmış. yeşim ustaoğlu sen bizim her şeyimizsin diye tezahüratlar dizesim gelir, onu da yapmışlar.
ama zaten amaç kendi kendine konuşabilmek değil mi. mutluyum böyle bi film izledim, uykuya daldığımda rüyama girecek, içimde bi yerlerde hep var olacak. gidin izleyin.’
(mireille, 23.02.2009)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder