
Zinos’un en az sevgilisi kadar naif bir aşkla sevdiği restaurantı Soul Kitchen’ı işletirken sevgilisinin başka bir şehre yerleşme kararı alması üzerine hayatında meydana gelen gelişmeleri izliyoruz aslında filmde. Bu gelişmeleri izlerken de her biri ayrı tattaki bir sürü karakterin de içiçe geçmiş ama kesinlikle ‘birbirine geçmemiş’ öykülerine seyirci kalmak sahiden 100 dakikalık nefis bir deneyim.
Çok ama çok keyifli bir ‘'feel good movie'’ydi izlediğim. Aksamayan senaryosu, harika müzikleri, herbiri birbirinden yetenekli oyuncusuyla günümü güzelleştiren pardon günüme ‘harika bir tat katan’ filmdi. Tadındaki ‘'ekşilik'’ (filmde yer alan açıklanamayan bir hapisten kurtulma sahnesi, gerçekleşmesi neredeyse imkansız bir ‘düğme yutma sahnesi’ vb ) normalde yemekten soğutacakken tam da bu yüzden ‘bir tabak daha’ dedirten cinstendi. Soul Kitchen, belki de sadece Birol Ünel’in yemek yapma sahnesi için, Mortiz Bleibtreu’un elindeki kolyeyi çevirdiği sahne için, Adam Bousdoukos’un belini tutarak yürümesini görmek ve Uğur Yücel’in ‘kemik kıran Kemal’le’ sadece 3 dakikada yarattığı hissiyat için bile izlenebilir.
Kısacası Akın’ın çorba niyetine önümüze sunduğu Im Juli’den ara sıcak olarak armağan ettiği Duvara Karşı’ya, ana yemek kıvamındaki ‘Yaşamın Kıyısında’ya harika bir tatlı eşlik ediyor: adı da‘Soul Kitchen’. Soul Kitchen Fatih Akın’ın ‘en tatlı filmi.’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder