31 Ekim 2010 Pazar

Facebook'tan önce, facebook'tan sonra...

David Fincher'ı çoğu sinema izleyicisi kadar sevdiğim doğru fakat Social Network'e ('The' fazlaydı attım:) gidiş nedenim birçok kişinin aksine yönetmeni değildi. Filmin Fincher'ın elinde olduğunu bilmek şüphesiz ki ilgiyi arttırıcı bir unsur ancak Social Network çok başka sebeplerden şans verilmeyi hak eden bir film...


Social Network'te karakterler siyah ve beyaz değil, neyin doğru neyin yanlış olduğuyla da ilgilenmiyor, beylikçe laflar etmiyor, 'güldürürken düşündürme' derdinde de (iyi ki) değil. Yeri geldiğinde dakikalarımızı, saatlerimizi geçirdiğimiz, vazgeçemediğimiz, vazgeçsek de 'geri döndüğümüz' kürkçü dükkanımız Facebook'un ve Mark Zuckerberg'in hikayesini en güzel şekilde gözler önüne seriyor. Dünyanın nüfus bakımından 3. büyük ülkesi olan Facebook'a 120 dakika boyunca yapılacak yolculuğu merak etmeyen yok gibi.


İnsanların kendini olmak istediği gibi gösterebileceği, sinemaya gitmeden veya bir kahve içmeden de ilgilenilen karşı cinsin 'tanınabileceği' Facebook Zuckerberg'in arkadaşlarıyla konuştuktan ve ihtiyaçları saptadıktan sonra daha da geliştirdiği, kendini 'refresh' eden bir devrim.


Justin Timberlake fanı olmadığımdan olabilir filmde bir tek ona ısınamadım ancak diğer tüm oyuncuların hakkını vererek oynadığı su götürmez bir gerçek. Özellikle Mark'ın en yakın arkadaşı facebook'un co-founder'ı Eduardo Saverin rolündeki Andrew Garfield filmdeki en iyi şeylerden biri. Ayrıca çok sevdiğim Radiohead-Creep'in eski ama yeni şahane bir cover'ını bana keşfettirdiği için de teşekkür etmek boynumun borcu... (Scala and Kolacny Brothers / Creep http://fizy.com/s/1ltlmv)


Mehmet Açar'ın da çok güzel buyurduğu gibi 80 dakika hissedilen 120 dakikalık bu film izleyenin ağzında çok güzel bir tat bırakıyor. Üstelik sonunda gelen hesap da her kuruşunuza değiyor bu yüzden gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, Social Network kesinlikle sinemada tercih edilebilecek bir film...