10 Eylül 2009 Perşembe

Mutluluk_ Avuç İçi Kadar Mutluluk yeter...

İtiraf edeyim; Zülfü Livaneli’nin başarılı romanı ‘Mutluluk’un sinemaya aktarılacak olmasına ne kadar sevindiysem de kamera arkasındaki ismin Abdullah Oğuz olması beni bir parça tedirgin etmişti. ‘Asmalı Konak Hayat’ filmini ele alışından çok da haz etmediğim Oğuz’un, Mutluluk’ta sergileyeceği performanstan çok ümitli değildim. Ne mutludur ki yanılmışım...

Zülfü Livaneli’nin Mutluluk romanından yola çıkarak uyarlanan filmde gerek görsel açıdan gerekse senaryonun işlemesi açısından aksayan hiçbir şey yok. Çoğu Türk filminin bu ikisinden birinde muhakkak fire verdiğini düşünecek olursak bu sahiden Türk sineması adına çok iyi bir gelişme sayılabilir. ‘Kirlendiği’ ya da ‘kirletildiği’ için - ki iki durumda da suçlu- töreler gereği ölmesine karar verilen Meryem’in ve hiç acımdan verdikleri kararı uygulayacak cesareti bile olmayan aile eşrafının bu görevi verdikleri Cemal’in yola koyulmasıyla olaylar başlıyor. Bu ikilinin, mükemmel yaşamından, evinden, karısından bunalmış ve çareyi süper lüks teknesiyle kaçmakta bulmuş Profesör İrfan’la yollarının kesişmesi ise üç karakterin de hayatlarında dönüm noktası oluyor. Filmde iki kültür arasındaki çelişkiler en dikkat edici unsurlardan biri. Film bu akıl almaz ama seyirciye ‘ne yazık ki tamamiyle gerçek’ hissini veren çelişkileri yansıtmada oldukça başarılı. Zayıf kaldığı tek yönün İrfan’ın yaşamını yansıtırken yarattığı ‘eksiklik’ duygusu olduğunu söyleyebiliriz. İrfan, Meryem ve Cemal kadar doğal değil sanki. Ama bunun nedeni kesinlikle İrfan’ın zengin, hayatın tüm güzelliklerini tatmış, sadece monotonluktan sıkılmış bir portre çizmesi değil. İrfan’ın doğal gelmemesi; öyküsünde, öyküsünün aktarımında insanı tatmin etmeyen, eksik bir şeyler olmasından kaynaklanıyor bence.

Oyunculuklara gelecek olursak; Özgü Namal'ın harikalar yarattığını söylemek boynumuzun borcu olmalı. Meryem rolünü bu kadar hissederek, böylesi başarıyla oynayacak başka kim olabilirdi bilmiyorum. Özgü Namal bu filmle aldığı tüm iyi yorumları sonuna kadar hak ediyor. Filmin Cemal'i yani Murat Han da Namal'dan aşağı kalır bir performans sergilemezken; Talat Bulut'un bazen abartılı ama başarılı oyunculuğu da göz dolduruyor.

Mutluluk; sinema salonunu terk ettiğinizde hayatınızı ve 'sorun' gördüklerinizi tekrardan düşündürecek kadar etkili, filmdeki bir çok sahneyi beyninize kazıyacak kadar görselliği başarılı, çıtayı yükselten bir Türk filmi. Filmin ismi ben de salondan çıktığımda, bilindik eski bir şarkının çağrışımını yaptı. Ki şarkının sözleri de Meryem için de geçerli aslında; 'Avuç içi kadar mutluluk yeter...'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder