30 Mart 2010 Salı

Başka Dilde Aşk / Bu aşkın dili sahiden başka...

Türkiye’de son dönemde gördüğümüz en yetenekli oyunculardan olduklarına inandığım Öner Erkan ve Onur Ünsal’ı bu denli popüler olmadan önce deyim yerindeyse ‘görmüş’ ve ‘beğenmiştim’ ama görünen o ki Mert Fırat’ı gözden fena kaçırmışım. Başka Dilde Aşk’ı izlemeden önce film ve özellikle Mert Fırat hakkında yapılan onca olumlu yorum bende klişe olarak ‘anormali’ oynayan kişinin yeteneğinin abartıldığı düşüncesini uyandırmıştı önce. (bkz: özürlüyü, hastayı, psikopatı oynayıp Oscar’ı kapanlar) Ama filmi izlediğimde farkına vardım ki bu apaçık bir önyargıymış.

Mert Fırat tüm filmde o kadar ‘Onur’du ki; kendisini tanımayanların onu gerçekten sağır ve dilsiz sanması boşuna değil. Saadet Işıl Aksoy’sa gerçekten doğaldı (aman doğal oyunculuğu Melis Birkan’la aynı kefeye konmasın ama ne olur). Ki Lale Mansur, Emre Karayel, Ayten Uncuoğlu gibi oyuncuların yanında sırıtmamayı başarmak bile çok önemli değil mi zaten? İzlediğim şey bir yönetmenin ilk filmi için oldukça ‘umut vericiydi’. Üstelik bunun senaryosunda başrol oyuncusunun tuzunun olduğunu bilmek filmle ilgili olumlu düşünceleri daha da arttırdı. Hataları, gereksiz diyalogları, havada kalan soruları da vardı mutlaka ama hiçbiri haddini aşmıyor, tadını kaçırmıyordu.

Filmin esas oğlanı yani sağır ve dilsiz ama hayata küsmemiş Onur'un varlığı bile aslında en ufak şeyden krizlere, depresyonlara giren bize bir şeyler söylemeye yetiyor gibiydi. Filmimizin esas kızı Zeynep’in belki de konuşamadığı için kendini kırmayacağını düşünerek kollarına koştuğu Onur'la aslında herkesten daha çok çaba sarf ederek yaşadığı ilişkiyse pireden yorgan yakanları, kimseye tahammülü olmayanları, ‘one night stand’cileri selamlar gibiydi.

Başka Dilde Aşk, belki hayatınızın filmi olmayacak ama Türklerin çekmeyi pek de beceremediği bir türde orjinal hikayesiyle dikkat çekmeyi, içinizi ısıtmayı, acıtasyon yapmadan sağır-dilsiz insanların hayatına dair en güzel ayrıntıları vermeyi ihmal etmeyecek. Üstelik ‘engelli’ dediğiniz, pardon dediğimiz adam aşkı böylesine hakkıyla yaşarken engelsiz olan siz-biz ne yapıyoruz diyecek kadar düşündürecek.

Son olarak filmde seyirciye armağan edilen Louis Aragon'un çok güzel dizeleri : Sana büyük bir sır söyleyeceğim/ Kapat kapıları/ Ölmek daha kolaydır sevmekten/ Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam sevgilim...

7 yorum:

  1. Filmi henüz izlemedim ama yazından sonra izleyeceğim.

    YanıtlaSil
  2. Yine Turk filmi, yine Turk filmi!
    Dvd cikmadan Turk film yazisi yok demedim mi ben! :)

    YanıtlaSil
  3. sevgili Hayat çok teşekkür ederim;)

    Kıyamam sana santi sen bir ara posta adresini göndersene bana (bkz: Gülse Birsel 'Gayet Ciddiyim:)

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Hande;
    Keşke aynı fikirde olabilseydik.

    YanıtlaSil
  5. ben de izlemek istedim yazindan sonra handeee.. izleyip döncem sana :)

    YanıtlaSil
  6. ceketimi burada unutmus olabilir miyim?

    YanıtlaSil