18 Ekim 2009 Pazar

Sanat, ne sanat ne toplum içindir; sanat benim içindir...

Özgüvensiz, utangaç, kendi halinde bir erkek, çekici, akıllı ve daha da önemlisi kendisine ilgi gösteren bir kadınla karşılaşırsa ne olur? Cevap çok net tabii ama vurucu ve esas cevap en beklenmedik şekilde ‘Şeylerin Şekli’nde karşınıza gelecek.

‘Şeylerin Şekli’ bir tiyatro oyunu ama arkadaşınızın başından geçen bir öykünün aktarılması gibi aynı zamanda. Pek tanıdık olan duyguları yeniden hissetmenizi sağlayan, sandalyenizden kalkıp yere oturup, oyuncuların sırtlarını sıvazlamamak için kendinizi zor tuttuğunuz; Mehmet Ergen’in nefis rejisiyle daha da izlenebilir kılınan bir ‘eser’. Oyunun ilk anından itibaren arkadaşınızmış gibi hissettiren dört tane yetenekli oyuncu, sizi kimi zaman kahkahalara boğarken kimi zaman çok şaşırtıyorlar. Bunu yaparken tempoyu hiç düşürmeden; dekorlarını -pardon - ‘evlerini’, ‘gittikleri muayeneyi’, ‘kafeyi’ kendi elleriyle sahneye taşıyorlar.

Evelyn (Esra Bezen Bilgin) çok yetenekli, Güzel Sanatlar öğrencisi ‘sanatı sanat için yaptığını’ iddia etse de aslında ‘Sanat, ne sanat ne toplum içindir; sanat benim içindir’ diyor oyunda. Sanat adına ne kadar ileri gidilebilir? Sanat yaparken sahiden dünyayı değiştirebilir misin? Ya da ‘sanat yap ama dünyayı değiştir’ cümlesi böyle yorumlanmalı mı? İşte bu soruları kendinize soracağınız, üzerinde çok kafa patlatacağınız ama bana kalırsa kesinlikle ‘suçlusu’ olmayan hayattan bir kesit ‘Şeylerin Şekli’.

Dört genç oyuncu da birbirilerinden rol çalmadan, çok başarılı oyunculuklar sergiliyorlar. Ama Evelyn yani Esra Bezen Bilgin çok farklı; çok gerçek, sevilebilir, nefret edilebilir, kısacası oyunda kimseden rol çalmadan bir adım öne geçen ve keşke onu daha sık görsek dediğimiz bir oyuncu. Bartu Küçükçağlayan’ın da hakkını yememek lazım elbette. Tüm oyun boyunca o kadar ‘Adam’ gibi ki...

Şeylerin Şekli’ne gidin demeyeceğim, Şeylerin şekli’ni yaşayın, deneyimleyin, test edin... Oyun sonrası oyuncuları tebrik etmeyi unutmayın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder