10 Kasım 2010 Çarşamba

'Bana bir masal anlat' Çağan

'Çağan Irmak' dendiğinde objektifliğimi kaybettiğim doğru... Ancak her seferinde 'ben dizine yatıyorum, Çağan Irmak bir hikaye anlatıyor ve ben büyüyorum.' Hal böyleyken objektivite neye yarar?

'Prensesin Uykusu' da ilham veren güzel bir hikaye... Hani ince ince işlenmiş,tüm hayalciliğine, hayalperestliğine karşın hayattan kopmamış, suratta hep bir gülümseme bırakan cinsten. Hüzün ve kahkahanın her zamanki gibi iç içe geçtiği, ''hayatta her şey mümkün''ü çoktan unutmuş bizlerin kafalarına vurmadan bizlere pek güzel hatırlatan bir seyirlik.

Bu seferki hikayesini de hem büyüklere hem küçüklere armağan ediyor Çağan Irmak. Hayat kargaşasında bir kenara attığımız hayal gücünün önemini onu en güzel kullanan varlıklar- yani çocuklar ve çocuk kalmayı başarmışlar- üzerinden anlatıyor ve 'yüreğe dokunmak' konusundaki ustalığını yine konuşturuyor.

Filmin prensesi yani Gizem'in kağıt kalem kullanarak tuttuğu günlük, hayran olunan sanatçı posterinin duvara asılması, Jules Verne'in 'Denizler Altında 20.000 Fersah'ı öyle zannediyorum ki herkesi bir parça geriye döndürürken yüzlerde de çok manalı bir tebessüm bırakmayı ihmal etmedi. Çoğu kişi klişe olarak görse de Çağan Irmak filmlerinde en sevdiğim şeylerden biri de çoktan unutmaya yüz tutulmuş bir filmin, kitabın, yazarın, şarkının ...vb hatırlatılması: bana soracak olursanız bu çoğu kişinin ihmal ettiği bir 'sosyal sorumluluk.' Öyle ya da böyle birilerinin bu hatırlatmaları yapması lazım ve bence Çağan Irmak da hatırlatarak 'en iyisini yapıyor.'

'Prensesin Uykusu' hayal gücünün sınırlarını zorlayan, zorlamayı deneyen, hayal gücüne inanan herkesin kendinden bir şeyler bulacağı, ilham alacağı, hayattaki çirkinliklerin güzellikleri örtmesine izin verdirtmeyen iç ısıtan bir film. Umarım ve dilerim ki hepinizin uyandığında size hikaye anlatacak bir 'Aziz'i vardır.

***Fikri Mühim'e davetleri ve başarılı organizasyonları için bir kez daha teşekkür ederim:)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder