Geçen sene şans eseri okuduğum bir gazete ekinde 17 faklı oyunun sergileneceği ‘Dot Bilsar’da’ projesinden bahsediliyordu. İçinde Uğur Polat, Beste Bereket, Rıza Kocaoğlu, Hatice Aslan vb’nin bulunduğu Vur/ Yağmala/Yeniden’i merak etmemek imkansızdı. Bir solukta kendimizi bulduğumuz Bilsar binası her ay yeni oyunlarıyla bizi heyecanlandıran bir mekandı artık. Oyunculuklar, reji her şey neredeyse kusursuzdu ama insan en çok da bu metinleri yazanı merak ediyordu. İşte o yazar yani Mark Ravenhill’in bir diğer oyunu Shopping and Fucking’le yaptık açılışı bu sene.
İstanbul’da düzenlenen Mark Ravenhill’in katıldığı panelde Vur / Yağmala / Yeniden’in yönetmeni Murat Daltaban ‘Shopping and Fucking’i okuduğunda ne kadar etkilendiğini ve oyunu sahneye koymak için ne büyük istek duyduğunu anlatmıştı. Ancak o zaman ‘şartlar müsait değilmiş’. Şimdi ise artık ‘in yer face’ akımını benimsemiş kemikleşmiş izleyici kadrosuna çekinmeden sunabiliyor Shopping and Fucking’i. İtiraf ediyorum ilk başta ‘buz’ gibi bir etki bıraktı üstümde. Uzun süre toparlayamadım, oyundan çıktığımda nefes alamadım ve sevmediğimi düşündüm. Aradan sadece 2 gün geçti bazı şeyler belirmeye başladı gözümde, ‘İncil nasıl başlar?’ diye soruyordu bir oyuncu. ‘Önceleyin’ diyordu oyuncular. Adam sorusunu yineliyordu ‘İncil nasıl başlar?’ Cevap aynı: ‘Önceleyin’. Tekrarlıyordu sorusunu ‘İncil nasıl başlar?’.Cevabı kendi veriyordu sonra: ‘Para medeniyettir, medeniyet paradır.’ Paranın Tanrı olduğu bu dünyada yaşıyoruz demenin bundan güzel bir yolu olabilir miydi?
Paraları olmadığı için seçme hakkı olmayan, kimi seveceğini seçemeyen, kiminle sevişeceğini bile seçemeyen insanların hikayesini anlatıyor Shopping and Fucking. Eşcinselliği, hiçbir şey hissetmemeye yemin etmiş 16 yaşındaki erkek fahişeyi, para tatmini için telefonda başkalarını tatmin edenleri anlatıyor. Ve oyun sizi bir anda kahkahalara boğarken bir anda bir daha gülmemecesine sarsabiliyor. Özellikle ‘para’ kazanmak için evde ‘900’lü hat hizmeti veren Ece Dizdar ve Tuğrul Tülek'in telefonu kapatınca birbirlerine bakmaları ve şöyle haykırmaları çok manidar: ‘Tanrım, insanlar ne kadar mutsuz!’.
Önyargılarınız varsa, bırakın ateistliği eşcinsellik bile sizin için hala tabuysa bu oyunu görmeyin. Ama gönül rahatlığıyla ne alakası var diyebiliyorsanız siz siz olun sadece ve sadece Cem Özeren’in ‘bunu bana yapma baba’ dediği sahne için bu oyunu görün. Sadece o sahne için bile sadece Cem Özeren için bile görülmeye değer ‘Shopping and Fucking’.
18 Şubat 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)